Gözler Kalbİn Aynası
- Sebile Akın
- 4 Eki
- 4 dakikada okunur
“Bu dünyada yaşayan her insanın kendine ait eşsiz bir çift gözü vardır ve her biri kendi evrenleridir” sözü ile başlayan “I Origins” gözleri yalnızca biyolojik bir organ değil, aynı zamanda bakış ve aşkın taşıyıcısı olarak ele alan bir film. Moleküler biyolog Ian, gözlerin evrimsel kökenlerini araştırırken, mistik ve sezgisel bir kadın olan Sofi ile tanışır. Bir çift gözle başlayan tanışmalarında, aralarındaki aşkın hem ilk işareti hem de en derin bağı Sofi’nin bakışları olur. Sofi, gözlerin ruhun aynası olduğuna inanırken Ian, onları yalnızca evrimsel bir rastlantı olarak görür. Bu farklılık, aşklarının merkezinde sürekli bir gerilim yaratır. Farklı fikirler ve benzer hisler ile geçirdikleri ayların ardından Sofi’nin ani ölümü, Ian’ın hem aşkı hem de onun gözlerindeki bakışı kaybetmesine yol açar. Yıllar sonra, bilimsel araştırmalarında iris desenlerinin eşsizliği kanıtlanır; Ian ünlü bir bilim insanı, bir eş ve bir baba olmuştur. O sırada çocuğunun otizmli olma riskini öğrenir ve buna dair araştırmalar yapmaya başlar. Bu araştırmalar onu yine gözlere götürür ve bu esnada Sofi’nin gözlerindeki desenin başka bir çocuğun gözlerinde tekrar ettiğini keşfeder. Bu tekrar, yalnızca biyolojik bir veri değil, aynı zamanda aşkın ve bakışın geri dönüşüdür sanki. Gözler ve aşk aracılığıyla deneyimlenen bu tekrar, Lacan’ın da vurguladığı gibi, arzunun ve kimliğin şekillendiği ilk bakışta köklenir: annenin gözleri (Lacan, 1968).
Bebek doğar, gözlerini dünyaya açar ancak gözlerin baktığı ilk ve tek yer annedir. Her şey onunla ve onun üzerinden şekillenir. Annenin gözleri ve o gözlerde bulduğu yansıma bebek için yaşamsal deneyimler arasındadır. İlk ilişki deneyimi, ötekisi, keşfi annedir. Annenin gözlerindeki yansıma ise kendi varlığını, ilişkilerini, bütünlüğünü, anlamını değerlendirmek için belki de en büyük araçlardan biri olur. Öyle güçlüdür ki bu bakışlar, ömür boyunca zihinde taşınabilecek, her gözde görmeyi beklediği bir yansıma haline dönebilir. “Bakış, arzunun işaretidir; çocuk annenin bakışında kendisinin neye karşılık geldiğini okumaya çalışır.” der Lacan (1964). Bu bakış sadece görülmenin, fiziki bir varlık göstermenin ötesinde “benim varlığımda nasıl bir anlam var?” sorusunun da yanıtıdır. “Ayna evresinde, çocuk kendi bedenini bir bütün olarak algılayarak imgesini oluşturur; bu imge, ‘ben’ duygusunun temelidir.” Bu sadece fiziksel bir ben oluşumundan ziyade psikolojik bir temel de içermektedir. Benliğin ilk temsili olan bu imge gerçek ve sembolik olan arasında bir köprü niteliği görerek sembolik alana geçişin temellerini atar. Annenin bakışında görülen ve kendilik imgesini oluşturan o yansıma, aynı zamanda başkaları tarafından da görülebilir olduğumuzu bize hatırlatır (Lacan, 1954; Ecrits, 1966). Artık yeni ilişkiler, ötekiler, keşifler vardır ve her biri kendini anlamlandırmaya dair yeni imgeler oluşturmayı sağlar. Yine de her yeni temelde aynı şeye bağlıdır. Annenin gözlerinde bulunan o yansıma, ondan alınan bakışta bulunan anlam… Sembolik düzende alınan her bakış, anneden alınan ilk bakışa eklenen çeşitli bakışlar gibi düşünülebilir (Lacan, 1949). “Ben tek bir noktadan görebilirim ama varoluşumda bana her taraftan bakılır” der Lacan 11. Seminer’de ve bir şekilde bu varoluşa yöneltilen bakışta hep bir eksiklik olduğunu ekler. Önce annenin, sonra ise diğer ötekilerin bakışındaki eksikliği doldurma arzusu, hissedeceği tüm arzuların temelini oluşturur. Karşılanması beklenen her arzu, hissedilen her yetersizlik aynı yerden doğar. Annenin bakışlarında hissedilen eksikliklerin bir yansıması olarak oluşan arzular, aşka ve partner seçimine dair birçok şey söylüyor olabilir (Lacan, 1968; Lacan, 1993). Ian’ın Sofi’nin gözleriyle her yerde karşılaşması, belki de hep almayı beklediği bakışı çağrıştırmasındandı. Kaybettiği ilk bakışı tekrar edebileceği bir çift gözdü belki de Sofi’nin gözleri.
Film, gözün hem kimliği belirleyen bir “iz” hem de aşkı ve kaybı hatırlatan bir “tekrar” noktası olduğunu gösterir. Ian, bakışın bilimsel açıklamayla sınırlandırılamayacağını anlar. I Origins, gözler üzerinden aşkın tekrar eden izlerini, bakışın taşıdığı ruhsal anlamı ve laboratuvar deneylerinin açıklayamadığı bağları sorgulayan bir hikâye sunar. “Çocuklar oyunlarında, özellikle de travmatik deneyimlerini yeniden canlandırarak, bu deneyimlere anlam yüklemeye çalışırlar.” der Klein (1932). Filmin yönetmeni Chaill de sanki bir çocuğun oyunu gibi tekrar tekrar kurduğu düzenekler ve sunduğu semboller ile bize yeniden ve yeniden sahnelemektedir bazı şeyleri. Aynı bakışları, benzer arzuları, farklılıkların içindeki ortaklıkları, tesadüf demeye dilimizin varmayacağı olayları Ian’ın deneyimlerine anlam yükleyebilmemiz için bizi elde edilen ve kaybedilen bakışlarla dolu bir hikayenin içine alır. Yaşam ve ölüm, aşk ve ayrılık, unutmak ve hatırlamakla geçen film, belki de doğduğumuzdan beri deneyimlediğimiz hayatın ta kendisidir. Seans odasında fark ederiz ki anneden aldığımız ilk bakış, bu bakışın türü ve ardında yatan anlam çocukluktaki deneyimlerimizi, onlarsa yetişkinlikteki aşk ilişkilerimizi şekillendirir. İster Sofi gibi işaret ve kader deyin ister Ian gibi tesadüf ve tercih… Gün sonunda tüm bu yaşantıları şekillendiren, tercihleri belirleyen, kaderin ağlarını ören bir çift göz değil midir?
Kaynakça
Klein, M. (1932). The psycho-analysis of children. London: Hogarth Press.
Lacan, J. (1949). The mirror stage as formative of the function of the I. In A. Sheridan (Trans.), Écrits: A selection (1966, pp. 1–7). New York, NY: W. W. Norton & Company. (Orijinal çalışma 1949)
Lacan, J. (1954). Function and field of speech and language in psychoanalysis. In A. Sheridan (Trans.), Écrits: A selection (1966, pp. 30–113). New York, NY: W. W. Norton & Company. (Orijinal çalışma 1954)
Lacan, J. (1964). La logique du fantasme. In Écrits (1966, pp. 142–177). Paris, France: Éditions du Seuil.Lacan, J. (1966). Écrits: A selection (A. Sheridan, Trans.). New York, NY: W. W. Norton & Company.Lacan, J. (1968). Seminar X: L’angoisse [Seminar transcript]. Paris, France: Seuil.
Lacan, J. (1993). The seminar of Jacques Lacan, Book XI: The four fundamental concepts of psychoanalysis (A. Sheridan, Trans.). New York, NY: W. W. Norton & Company. (Orijinal seminer 1964)

Yorumlar