GERÇEK AŞK
- İlknur Tuna
- 4 Eki
- 2 dakikada okunur
Seninle benim aramda bir ordu var.
Adını koymadığımız ama hep aramızda yürüyen.
Bazen sessiz, çoğu zaman gürültülü.
Vahşi hayvanlar geçiyor içimizden.
Saldırgan bakışlar.
Ehlileşmemiş cümleler,
Kendimizi bile ürküten düşünceler eşliğinde.
Birbirimize yaklaşırken günahlarımızla çarpışıyoruz.
Bağışlanmak istiyoruz aslında,
Fakat Tanrı’ya uzanan kapıları ellerimizle kapattık.
Kusursuz aşk zokasını en çok biz yutmuştuk sanki.
Kalbin kuytusuna yerleşmiş bir yanılgıydı bu.
Ne kadar düzgün görünürse, o kadar gerçek sandık.
Cam gibi; saydam, keskin ve kırılmaya hazır.
Ve biz... elimizde çatlakları sayarken bulduk kendimizi.
Bulup bulup kaybettiğimiz şeyler var.
Birbirimizin gözlerinde gördüğümüz ışık mesela.
Ya da o ışığın düşüp kırıldığı anlar.
Son zamanlarda daha çok susuyoruz,
isyan etmeye yetecek kadar canlı değiliz artık.
Teslim oluyoruz,
sıradanlıkla sarılıyoruz.
Şanslı sayıyoruz kendimizi yine de;
çünkü diğerlerinin kötü hikâyelerini duyduk.
Ve sahte bir “iyi ki” tutuyor bizi ayakta.
Seninle benim aramda...
kapanmayan bir kapı aralığı var.
Ne içeri girebiliyoruz,
ne çıkıp gidebiliyoruz.
Geçmişin rüzgârı hâlâ esiyor o eşiğin üstünden.
Ve her ikimiz de
birbirimize rastlamaktan korkar gibiyiz.
Varlık ve yokluk arasında bir salıncaktayız.
Birbirimize hem çok yakınız
hem dokunamayacak kadar uzakta.
Bir elma duruyor aramızda, oysa ki yemedik.
Ve payımıza düşmeyen bir günahın utancıyla uzaklaştık birbirimizden.
Suçluluk geçiyor içimizden;
sessiz ama inatçı.
Falcıların söylediği karmamız suçludur belki de.
Ne sen sıyırabiliyorsun üzerinden,
ne de ben layıkıyla taşıyabiliyorum içimde.
Utançsa, gözlerimizde;
birbirimize bakamadığımız yerlerde yaşıyor.
Dürüsttük.
İyiliğe de, kötülüğe de eşit mesafede kördük.
Hayata karşı kurduğumuz mesafeyle,
hiçbir hikâye bize değmeyecekti.
Komşum Ayşe Teyze’nin başına gelenler gelemeyecekti bizim başımıza.
Ben kilo almayacaktım, senin saçların dökülmeyecekti.
Karların eriyişini izler gibi izledik
aşkımızın üstünden kalkan
idealizasyonlarımızı.
Soruyorum yine de...
İç içe geçebilir miyiz,
istila etmeden?
İki ülkeyi birbirine katar gibi, savaşsız.
Ben sen, sen ben olabilir miyiz
kör olmadan?
Gözlerimiz kapalı bulabilir miyiz doğru yönü?
Kaybolsak da aynı yere varabilir miyiz?
Varamasak da yine de yürüyebilir miyiz?
Seni benden, beni senden sıyırsalar
unutmaya tutunmadan durabilir miyiz?
Sessizce.
Durabiliriz, bence.
Yaralandık.
Yüz yıldır aynı yerden.
Hep aynı yerden.
Ve hâlâ...
bir şey var seninle benim aramda.
Gerçeğin tam ortasında.

Yorumlar