top of page

GERÇEK AŞK

Seninle benim aramda bir ordu var.

Adını koymadığımız ama hep aramızda yürüyen.

Bazen sessiz, çoğu zaman gürültülü.

Vahşi hayvanlar geçiyor içimizden.

Saldırgan bakışlar.

Ehlileşmemiş cümleler,

Kendimizi bile ürküten düşünceler eşliğinde.

Birbirimize yaklaşırken günahlarımızla çarpışıyoruz.

Bağışlanmak istiyoruz aslında,

Fakat Tanrı’ya uzanan kapıları ellerimizle kapattık.


Kusursuz aşk zokasını en çok biz yutmuştuk sanki.

Kalbin kuytusuna yerleşmiş bir yanılgıydı bu.

Ne kadar düzgün görünürse, o kadar gerçek sandık.

Cam gibi; saydam, keskin ve kırılmaya hazır.

Ve biz... elimizde çatlakları sayarken bulduk kendimizi.


Bulup bulup kaybettiğimiz şeyler var.

Birbirimizin gözlerinde gördüğümüz ışık mesela.

Ya da o ışığın düşüp kırıldığı anlar.


Son zamanlarda daha çok susuyoruz,

isyan etmeye yetecek kadar canlı değiliz artık.

Teslim oluyoruz,

sıradanlıkla sarılıyoruz.


Şanslı sayıyoruz kendimizi yine de;

çünkü diğerlerinin kötü hikâyelerini duyduk.

Ve sahte bir “iyi ki” tutuyor bizi ayakta.


Seninle benim aramda...

kapanmayan bir kapı aralığı var.

Ne içeri girebiliyoruz,

ne çıkıp gidebiliyoruz.

Geçmişin rüzgârı hâlâ esiyor o eşiğin üstünden.

Ve her ikimiz de

birbirimize rastlamaktan korkar gibiyiz.


Varlık ve yokluk arasında bir salıncaktayız.

Birbirimize hem çok yakınız

hem dokunamayacak kadar uzakta.


Bir elma duruyor aramızda, oysa ki yemedik.

Ve payımıza düşmeyen bir günahın utancıyla uzaklaştık birbirimizden.


Suçluluk geçiyor içimizden;

sessiz ama inatçı.

Falcıların söylediği karmamız suçludur belki de.

Ne sen sıyırabiliyorsun üzerinden,

ne de ben layıkıyla taşıyabiliyorum içimde.

Utançsa, gözlerimizde;

birbirimize bakamadığımız yerlerde yaşıyor.


Dürüsttük.

İyiliğe de, kötülüğe de eşit mesafede kördük.

Hayata karşı kurduğumuz mesafeyle,

hiçbir hikâye bize değmeyecekti.

Komşum Ayşe Teyze’nin başına gelenler gelemeyecekti bizim başımıza.

Ben kilo almayacaktım, senin saçların dökülmeyecekti.


Karların eriyişini izler gibi izledik

aşkımızın üstünden kalkan

idealizasyonlarımızı.


Soruyorum yine de...

İç içe geçebilir miyiz,

istila etmeden?

İki ülkeyi birbirine katar gibi, savaşsız.

Ben sen, sen ben olabilir miyiz

kör olmadan?

Gözlerimiz kapalı bulabilir miyiz doğru yönü?

Kaybolsak da aynı yere varabilir miyiz?

Varamasak da yine de yürüyebilir miyiz?

Seni benden, beni senden sıyırsalar

unutmaya tutunmadan durabilir miyiz?

Sessizce.

Durabiliriz, bence.


Yaralandık.

Yüz yıldır aynı yerden.

Hep aynı yerden.

Ve hâlâ...

bir şey var seninle benim aramda.

Gerçeğin tam ortasında.


Son Yazılar

Hepsini Gör
Aşkın Üç Halİ

Abbas Kiyarüstemi’nin İran taşra hayatını anlattığı güzel filmi  ismini genç yaşta vefat eden İranlı şair Füruğ Ferruhzad’dan alır....

 
 
 
Ben Sen ve Bİz Arasında Aşk

Ben Sen ve Biz Arasında Aşk Aşk, insanlık tarihinin en kadim meselelerinden biri... İnsanın kendini ifade yolu bulan her yere ve her şeye konu olmuş kocaman bir mesele: masallar, hikâyeler, şiir, şar

 
 
 
Georgette İlİr’e Söz Verİyor

Georgette İlir’e Söz Veriyor İlir: Bununla ne yapacağımızı bilmiyorum Georgette! Ona bir şey gibi davranabilirim, bir yer gibi, bir kimse gibi, bir imleç gibi? Georgette: Neye? İlir: Kendim gibi davr

 
 
 

Yorumlar


bottom of page