top of page

ASMALIMECDİT DURUM KOMEDİSİ

vema edrake ma-ttarık

gözleri yok ki görsünler

hayat iki ayna arasında bir dansın adı

uyanınca bilinmez ki bilsinler

 

beyaz bir kolun en belirgin damarı gibi bu caddenin

belirgin bir damarın kılcalları gibi sokaklarında

bir tek ben yürümüyorum etrafımda onlarca

eski tanrılardan biri gözleseydi bizi en tepeden orda

 

iki ayna arasındaki dansımın şahidi bol

yanımdan geçenlerle mahkemeye çıkıyorum

yanımdan geçenlerle hastanede uyanıyorum

yanımdan geçenlerle evleniyorum her kırda

yanımdan geçenlerin onlarcasını tanıyorum

yanımdan geçenlerle konuşuyorum ileri geri

“evet” demiştik beraber o dağda

tamı tamına o zamandan beri

 

eski tanrılardan birinin kıllarından doğsam

bu sefer yalanlar atarım öz annemle öz babama

anne kollarında hep yeniden doğarım

hepimizin kollarından doğacaklar daha

 

gözleri yok ki görsünler

katliama yetecek dilleri var

ala dedikleri parıl parıl parlıyordu ben gördüm

ölü dedikleri boncuk boncuk terliyordu eşhedu

 

uyan diyeceğim ama uyanınca bilinmez

giden zaman ile aynı masada kaç gece yemek yedik

farklı apartmanlardaymış gibi

 

gözlerini sımsıkı yumduğunda duyduğun dev gürültü

sana adını koyanlarca koyulmamış adındır

bütün gökyüzlerinin iki mislidir aynaların sayısı

aynalar kadar göz, gözlerin yarı misli gürültü

gözleri yok ki, eyvah 

 

sadece bana yağan bir yağmur vardı

eski tanrıların beni izlediği yerden sakallarıma fırlardı

dağların vadilerle buluştuğu yerde

yokuşların bayırlarla öpüştüğü gibi

beyaz kolda en belirgin damar olurdu

;

eski tanrılardan düşen sakalları

ilk günden topladığımız yaprağa

ustaca sarıp içtiğimiz sigara

 

ve zillin memdûd

gölge yapacak bir ışıkları dahi yok

 

apartmandan gömleksiz indiğim ilk gecenin bekçisi

zamana küfrederdi uykusundan uyanır uyanmaz

zaten onun tepesinde bir gökyüzü bile yoktu

sigarasını yakmazsa salı günleri yakmaz

 

oysa biz tepemizde onlarca gökyüzüyle

minik bir ormanda içeriz sigaramızı

apartmanların bir tanesiyle bile muhatap olmadan

gömleklerimizde el kremi taşırız

iki tane gözümüzün, görürüz bütünüyle

 

gel gelelim betonlara hiç gerek yok aşkta

eski tanrıların sesi en çok jazz’a benzerdi çünkü

toprağın altından kartof severdik epey

toprağın üstünden sadece balıklar

 

rüyamda bunları görmek için uyumuyorum yanılmayın

uyanınca bunları yaşamak için uyuyorum

 

beyaz bir kolun en belirgin damarı gibi bu caddenin

belirgin bir damarın kılcalları gibi sokaklarında

bir bacaktan tazyikle akan kan gibi

akıyor insanlar yanımdan ben yaranın tak endi

 

çık diyeceğim balkona ama gözlerdir senin evin

güneşte bal rengi, apartman boşluğunda korungadır

senin evin okumayı erkenden sökmüştür

nereden baksan fanidir ve hiç yoktan gömleklidir

 

eski tanrıların cinayetinden tek sorumlu rüyalar

endişelenmeyiniz, iki aynanın arasındaki bir danstır yaşamak

adımın makyajıdır küfr, siz sirius nedir bilir misiniz?

veya hiç uyudunuz mı kaderin arabasında?

ateşinizi ölçtü mü gökyüzü,

sizin yerinize de ölmeli miyim?

vema edrake ma-ttarık

mecalim yok ki koşayım burdan

gözlerimi al ki

bir daha görmeyeyim

Son Yazılar

Hepsini Gör
KARA

baht olduran oymak kızı susmayı bildi gözünde büyütmedi kimseyi kelimeleri heybetsiz kullandı boş bir not bıraktı giderken komodinin...

 
 

Yorumlar


Bu gönderiye yorum yapmak artık mümkün değil. Daha fazla bilgi için site sahibiyle iletişime geçin.
bottom of page