
Kırılganlığın Maskesi: Narsisizm
Beyza Çetİn
Işıltılı, pürüzsüz ve sert görüntüsüyle kendisine hayran bırakan Narcissus… Öyle bir güzellik ki, dokunmaya kıyamazsın; bir bakarsın, gözlerini alamazsın. Ama bu güzellik, yalnızca bakılmak içindir. Kimseye uzanmaz, kimseyi kucaklamaz. Kendisine aşık olan herkesin aşkını karşılıksız bırakır. Yaklaştıkça uzaklaşan, hissettikçe duvar ören bir suret gibi… Su perisi Echo da o surete kapılanlardan yalnızca biri. Kendi sesinden başka bir şeye dönüşemeyen o yankı, karşılıksız bırakılmış bir sevdanın sessiz çığlığına dönüşmüş. Varlığı silinmiş, Echo’dan geriye yalnızca başkalarının söylediklerini tekrar eden sesi kalmış. Görülmeyen, duyulmayan, temas edilemeyen bir aşkın yankısı…
Tanrıça Nemesis, bu duyulmayan seslerin, dokunulamayan kalplerin öcünü almış. Bir su birikintisine yansıyan görüntüsüyle karşılaşan Narcissus, kendi güzelliği karşısında felç olmuş, baktıkça kendisine daha da aşık olmuş. Sevgisine karşılık vermediği diğerlerinin de kaderi gibi o da aşkına karşılık bulamadan çaresizlik içinde ölene kadar kendi yansımasına bakmaya mahkum edilmiş (Levy vd., 2011).
Mahkum olduğu şey yalnızca karşılık bulamadığı aşkı mı? Yoksa üstüne zırh geçirdiği kırılganlıklarının yansımasına da mı mahkum edildi Narcissus?
Narsisizm, dışarıdan bakıldığında gerçekten etkileyici bir ışıltıya sahip. Bu ışıltı öyle ki, insanı aniden yakalar, büyüler ve gözlerini kamaştırır. İçine girmeye izin vermez, görünür kılar ama dokunulmaz yapar. Işıltılı, sert görüngünün derinlerinde, küçük bir kırılganlık titrer. O kırılganlık belki de çok erken susmak zorunda kalmış bir ihtiyacın, çok fazla göz önünde kalmış ama hiç fark edilmemiş bir benliğin tortusudur.
Bu noktada spotlar erken dönem deneyimlerine döner. Winnicott, anne ve bebek arasındaki etkileşimi incelerken, dramatik yoksunluklar ya da şiddetli istismarlardan ziyade, annenin bebeğin ihtiyaçlarına yönelik verdiği tepkilerdeki adanmışlık eksikliğinin belirleyici olduğunu öne sürer. Dünyayı anne üzerinden deneyimleyen bebeğin ihtiyacı, ona dünyaları yaratıyor olduğu illüzyonuna inandıracak bir annedir. Annenin çocuğun ihtiyaçlarını eşduyumlu bir şekilde algılayıp karşılaması, çocuğa, dünyayı kendi kontrolü altında tutuyormuş hissini verir. Çocuk, kendini her türlü tatminin kaynağı olarak deneyimlediğinde, bu durum ona bir “tümgüçlülük” algısı kazandırır. Tanrı O’dur, yaratan O’dur. Senkronize bir işbirliği yürütmeye adanmış anne öyledir ki çocuk acıktığında meme sunar, üşüdüğünde onu sıcak tutar. Ve bütün bunların çocuğun yaratımı olduğu yanılsamasına katlanır. Bu “yanılsama anı”, tümgüçlülük duygusunun güvenli bir şekilde çocuğun içine yerleşmesini sağlar. Annenin sürekli olarak çocuğun ihtiyaçlarını karşıladığı bu ideal durum elbette ki
yerini gerçekliğe bırakacaktır, bırakmalıdır. Kademeli olarak kırılan yanılgı, annenin kaçınılmaz ve dönemle uyumlu “yetersizlikleri” ile bezenir. “Yetemeyen” annenin sınırlılıkları ile çatlayan tümgüçlülük bir dış dünya fikrini doğurur. Çocuk, her şeyi yaratanın kendisi olmadığını, arzularının gerçekleşmesi için dış dünyanın varlığını ve o dünyanın kurallarını kabul etmesi gerektiğini fark eder (Mitchell ve Black, 2014).
Anne ve çocuk, sanki her şeyin yaratıcısının çocuk olduğu bir oyun oynarlar. Anne bu oyunun gerçek olmadığının elbette farkındadır. Ancak bu oyuna coşkuyla katılır. Çocuğun düşleminde ne ise o oluverir anne. Anne bu tutkulu oyuna katılmazsa, oyunu reddederse, çocuk hayal kırıklığına uğrar ve yaratılan illüzyonda derin yarıklar oluşur. Derin yarıklar kabuk bağlar. İlk oyun orada bi yerde kalır. Hiç doyurulmamış olan, bu şekilde de hiçbir zaman doyurulamayacaktır. Narcissus kendi aşkına karşılık veremeyecek, dokunulamayan yaraları sarılamayacak, kendi ve yansıması içinde hapsolacaktır.
Kaynakça
Levy, K. N., Ellison, W. D., & Reynoso, J. S. (2011). A historical review of narcissism and narcissistic personality. In W. K. Campbell & J. D. Miller (Eds.), The handbook of narcissism and narcissistic personality disorder: Theoretical approaches, empirical findings, and treatments. John Wiley & Sons, Inc.
Mitchell, S. A., & Black, M. J. (2014). Freud ve sonrası: Modern psikanalitik düşüncenin tarihi (A. Eğrilmez, Çev.). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları (Orijinal eser 1995 yılında yayımlanmıştır).
Waterhouse, J. W. (1903). Echo and Narcissus [Tablonun bir kesiti].