
Fotoğrafların belleĞİ, AİLE SIRLARI VE OEDİPUS MİTİ
SebİLE AKIN
Fotoğraflar görsel hafızamızı oluşturuyorsa, albümler kolektif birer bellek temsili olabilir mi? Bir temsil olarak fotoğraf gerçekten aileye dair onlarca sırrı açık edebilir mi? Geçmişi öğrenmek ya da öğretmek, hatırlamak ya da hatırlatmak için sakladığımız onlarca fotoğrafın fark etmediğimiz işlevleri olması mümkün mü? Ulivucci’nin (2014) “Fotoğrafların Anlattığı” kitabı beni bu soruları uzun süre düşünmeye itti. “İmge, aile hikayesinin görünmeyen ve anlatılmayanlarına dayanarak bir yaşanmışlıkta görünür ve anlatılabilir olana erişim sağlar” diyor Ulivucci. Peki, zihnimizde oluşan “fotoğraflar” ya da ruhsallığımızda yer bulmuş imgeler için de aynısı geçerli midir? Fotoğraflarda gizlenmiş hikayeler, hikayeler ile örtülmüş sırlar ve köklere dair her şey bana Oedipus'u hatırlattı. Thebai Kralı’nın lanetlenmiş oğlu, şişik ayaklı, baba katili, Sfenks’in bilmecesini çözen, iyi ama kötü, güçlü ama yaralı, sevilen ama istenmeyen, erdemli ama ahlaksız Oedipus. Kendi köklerine, ailesine dair geliştirdiği merak ile zihninde oluşan fotoğrafın bilmecesini çözmek için yollara düşmüş ve çözdüğü bilmece sadece kendi hayatının değil yüzyıllar sonra bizim hayatlarımızın bile bilinmezlerine ışık tutmuş Oedipus.
Denen o ki, Thebai Kraliçesi İokaste hamile iken bir rüya görmüş, Kral Laios rüyanın anlamını danışmak için kahine gitmiş ve kahin ona kendi oğlu tarafından öldürüleceğini, oğlunun eşi ile birlikte olup ondan çocuk sahibi olacağını söylemiş. Kahinden duyduklarının gerçek olmasından çok korkan Laios ve İokaste, oğullarının Kitarion Dağı’na bırakılmasını emretmiş. Oradan geçen bir çoban, bebeği görmüş ve yıllardır çocuk sahibi olamayan Korint Kral ve Kraliçesi’ne vermiş. Yıllar sonra bir gün, bir saraylı Korint Prensi Oedipus’a evlatlık olma ihtimalinden bahsetmiş. Oedipus hakikate dair merakı ile Apollon’un kahinine danışmak istemiş. Kahin ona babasını öldürüp annesi ile birlikte olacağı bir gelecekten bahsedince kehanetin gerçekleşmesinden korkarak Korint’e dönmemeye yemin etmiş ve yollara düşmüş. Üç yol ağzında bir grup insanla karşılaşmış, içlerinden yaşlı olan Oedipus'u sinirlendirince Oedipus herkesi öldürmüş. Ardından öylece dolaşmaya başlamış ve Thebai’ye varmış. Bu sırada Sfenks şehri sarmış ve bilmecesi bulunmadan da kimseye rahat vermemiş. Oedipus şehre varınca Sfenks bilmecesini ona da yöneltmiş: “Sabah dört, öğlen iki, akşam üç ayaklı olan varlık hangisidir?” Oedipus biraz düşünmüş ve yanıtlamış: “insan”. Bilmecesi çözülen Sfenks kendini öldürmüş ve halk da Oedipus’u Thebai Kralı ilan etmiş, Kraliçe İokaste ile Oedipus evlenmiş ve bu evlilikten prensler ve prensesler dünyaya gelmiş. Yıllar içinde Thebai’de veba her yeri sarmış ve halk kendilerini kurtarması için Kral Oedipus’a yalvarmış. Oedipus, İokaste’nin kardeşini kahine göndermiş, kahin ise Laios’un katilinin hala Thebai’de olduğunu ve lanetin bundan kaynaklandığını söylemiş. Böylece adaleti sağlamaya yemin eden Oedipus, bu sefer de Kahin Therisias’a danışmış. Ona gerçekleri söylemek istemeyen kahin, Oedipus’un baskıları sonucunda katilin Oedipus’un ta kendisi olduğunu söyleyince afallamış. Tam da bu esnada Korint kentinden bir ulak Oedipus'a kralın öldüğü haberini vermeye gelmiş. Ulak ile görüşen Oedipus ondan evlatlık olduğunu öğrenmiş, kahinin sözleri anlam kazanmış, Oedipus lanetteki kişinin ta kendisi olduğunu anlamış. Böylelikle gizlenenler açığa çıkmış, kökenlerin sırrı çözülmüş, belki de yüzyıllarca çözülmeyi bekleyecek yeni bilmecelerin anahtarı bulunmuş. Bu anahtar öylece bakması, kabul etmesi, sindirmesi zor bir sırrı gerçekliğe dönüştürmüş olacak ki, İokaste kendini asmış, Oedipus ise iğneler batırarak gözlerini kör etmiş (Sophokles, 2019).
“Tüm karmaşıklığın içinde imge, tükenmez bir kaynaktır ve görme kabiliyetinin gelişmesiyle birlikte daima yeni unsurlar ortaya çıkacaktır” diyor Ulivucci, bilmemek, görmemek için kendini kör etmiş Oedipus’u vurgular gibi. Geçmişin gömülü görüntülerine ulaşmak ve yeni bir görüşün oluşmasına izin vermek için imgenin içine girmeyi, bakışla onu deşmeyi ve geçmişin dirilmesini kabul etmeyi göze almak lazımdır” diye ekliyor. Oedipus bir şekilde imgenin içine girmiş ancak ne bakışı ile deşebilmiş ne de geçmişin dirilmesini göze alabilmiş, aksine kendi bakışlarını deşip gözlerinin işlevini yok etmeyi seçmiştir. Belki göreceği, bileceği daha fazla şey olmasından çekinmiş, belki de kendini cezalandırmanın bir yolunu aramıştır. Oysa bilmediği bir şey vardır ki kehanette bahsedilen Oedipus’un başına gelenler bir lanetler dizisinden kaynaklanır. Babası Laios’un soyu, Laios Pelops’un oğluna tecavüz ettiği için lanetlenmiştir. Pelops’un soyu ise babası Tantalos, kendisini pişirip tanrılara hediye olarak sunduğunda ilk laneti ile karşılaşmış; sonrasında Pelops’un hile ile kazandığı bir yarış sonrasında kralın ölümüne neden olduğu için de devam etmiştir. “Aile hikayesinin semptomları” da Ulivucci’nin değimi ile yine semptomların, ya da lanetlerin, taşıyıcısı olan Oedipus tarafından sorgulanmıştır. Öyle ki temsil ettiği geçmişi doğrulamış olan bir gelecek yaşanmıştır. Barthes’ın (2014) deyimi ile “Fotoğrafın özü, temsil ettiği şeyi doğrulamaktır”. O halde görsel belleğimizi oluşturan fotoğraflar gerçekten kolektif birer bellek oluşturabiliyor olacak ki nesiller boyu süren bir lanet zihinsel imgeler ile kendini gerçekleştirmenin bir yolunu bulabilmiş, ailenin sırlarını tek tek gerçekliğe dönüştürmüş ve belki Oedipus’un dahi tahmin edemeyeceği bir işleve sahip olmuştur: Psikanalizin temellerini atmak. Freud 1905 yılında yayınlanan “Cinsellik Üzerine Üç Deneme” adlı eserine 1920 yılında eklediği dipnotta, psikanalizin diğer tüm yöntemlerden ayrıldığı noktanın Oedipus miti olduğunu belirtmiştir. Bu mit anneye duyulan bir arzudan, babadan kurtularak annenin tek arzusu olma isteğinden bahsetmektedir (Freud, 1900). Ona göre Oedipus, tüm insanların içinde bulunan belirli hisleri yansıtan, gelişim evrelerinde görülmesi mümkün olan hislerin tarifidir (Freud, 1900).
Lingardi ve Carone (2019) tarafından “bir terk edilme ve evlat edinilme” hikayesi olarak tanımlanan Oedipus, aynı zamanda bir unutma ve hatırlama hikayesidir de. Unutulan, bastırılan, yok sayılanların tekrar tekrar ortaya çıktığı, var olan gerçeğin hep kendini gösterdiği bir döngüdür. Bir yandan merak ile yanıp tutuşan ancak diğer yandan merak ettiklerinden de var gücü ile kaçan Oedipus’un çaresizliği, bize unutulan ya da bastırılan hiçbir şeyin yok olmadığını hatırlatır. Bir kenara atılmış, bırakıldığı yerde unutulmuş aile fotoğraflarının yok sayılmalarına rağmen taşıdıkları gerçeklik ve açık ettiği sırlar gibi. Görülmeyenler ve anlatılmayanlar büyük bir görülme ve anlatılma arzusu ile yüzeye çıkar, geçmişten gelerek kendine şimdide bir yer oluşturur, aynı bir fotoğraf gibi. Fotoğraf çekilirken önce var olan an fotoğrafçı tarafından görülür, kaydedilme isteği ile kameradaki tuşa dokunulur ve o an kameranın belleğinde depolanır. Yaşanan olayların gerçekliğinin algılanması ve hafızaya kaydedilmesi gibi. Ardından fotoğrafın elle tutulur, gözle görülür hale gelebilmesi, o anı yaşayan kişilerin kendilerine dışarıdan bakabilmesi için fotoğrafların “karanlık” bir odada işlenmesi gerekir. Öyle ki terapiye giden bir danışan için de benzer bir “karanlık geçiti” vurgular Ulivucci, hakikatin peşinde koşan Oedipus gibi. Ancak bu karanlık geçitten geçebilmek ışığa ulaştıracaktır kişiyi, halbuki Oedipus “Bunları görmek istemiyorum artık! Kötülükleri görmektense, karanlıkta kalmak daha iyi!” diyerek kapatmıştır sahneyi. Kendini belki de en hassas olduğu yerinden, bilme ve görme arzusundan yaralamış, varlığını anlamsızlaştırarak Laios için adaleti sağlamış, yaşamının en büyük bilmecelerinden birini daha çözmüş, ikinci ve son kez evini terk etmiştir (Sophokles, 2019). Tabu olan öldürülmüş, yasak olan arzulanmış, unutulan hatırlanmış, kaçılan ile yüzleşilmiş ancak bu hikaye hiç bitmemiş, insanlık boyunca yine ve yeniden yaşanmaya devam etmiştir.
Kaynakça:
Barthes, R. (2014). Camera lucida: Fotoğraf üzerine düşünceler. (R. Akçakaya, Çev.). Altıkırkbeş Yayınları.
Freud, S. (1920). Drei abhandlungen zur sexualtheorie. Franz Deuticke.
Freud, S. (1900). Die traumdeutung. Franz Deuticke.
Lingardi, V. ve Carone, N. (2019). Challenging Oedipus in changing families: Gender identifications and access to origins in same-sex parent families created through third-party reproduction. (A. Elgar, Çev.). The International Psychoanalysis Journal, 100, 2: 229-246.
Sophokles (2019). Kral Oedipus. (B, Tuncel, Çev.). İş Bankası Yayınları.
Ulivucci, C. (2014). Fotoğrafların anlattığı. (Z. Kahyaoğlu-Yılmaz, Çev.). İş Bankası Yayınları.