EV, YUVA VE AÄ°DÄ°YET: BAÄžLANMA KURAMI ÜZERÄ°NDEN BÄ°R Ä°NCELEME
Gözde Mercan
Canlıların yaÅŸamlarına devam edebilmesi için gerekli temel ihtiyaçlardan biridir barınma. ‘DoÄŸanın etkilerinden korunmak için kapalı bir yerde olmak’ diye de tanımlanır. DoÄŸada yaÅŸayan canlılarla kıyaslandığında insanın daha savunmasız ve duygusal bir varlık olması nedeniyle bir yere ait hissetmeden, sığınacağı bir yer olmadan yaÅŸayabilmesi zordur; insan için barınma ihtiyacı olmazsa olmaz konumdadır. Bu anlamda ev, bizlere dış etkenlerin yıpratıcılığından, sıcaktan-soÄŸuktan koruyan ve dış dünyadan ayıran duvarlar sunar.
​
Fiziksel korunmayı içeren barınma ihtiyacının tanımını yerine getiren ev, sosyal varlıklar olan insanlar için sadece bu temel ihtiyacı karşılıyor olması ile yeterli midir?
​
Bu soruyu Harry Harlow’un Maymun Deneyi ile açıklamak yerinde olacaktır. 1950’li yıllarda psikologlar bebeklerin anneleri ile kurduÄŸu bağın temel nedeninin, annenin bebeÄŸin hayatında besin saÄŸlayıcı bir rolde olmasından kaynaklandığını düÅŸünmektelerdi. Canlıların temel ihtiyaçlarından biri olan besin ihtiyacının bebekler için önemli olduÄŸu bilinse de Harry Harlow, sıcaklık, konfor, bebeÄŸe verilen sevgi kavramlarının görmezden gelindiÄŸini düÅŸünüyordu. Bu karşıt düÅŸüncelerin sonucunda, o yıllarda Harlow tarafından yapılan deneyde yeni doÄŸmuÅŸ Rhesus maymunları annelerinden ayrılarak iki farklı anne türüne maruz bırakılmışlardı. Bu temsilî ve cansız annelerin ikisi de tellerden oluÅŸuyordu. Birinci annenin üzerinde biberon bulunmaktaydı ve sadece ‘besin saÄŸlayıcı’ görevindeydi. Ä°kinci anne ise yumuÅŸak bir cisim ile kaplanmış, sıcak hissettiren fakat herhangi bir besin saÄŸlayacak maddesi bulunmayan bir anneydi. Maymunlara iki sahte anneyle de baÄŸ kurabilmeleri için gerekli zaman ve ortam verildi. Deneyin sonucunda ise maymunların besin saÄŸlamak için birinci anneye gitseler de ikinci annede daha çok zaman geçirdikleri, herhangi bir tehdit durumunda ikinci anneye sarıldıkları ve orada kendilerini sıcak ve konforlu hissettikleri, birinci anneyi sadece besin ihtiyaçlarını karşılamak için kullandıkları gözlemlenmiÅŸti. Gözlemlenen bu durumda ortaya çıkan yorum, maymunların anneleri ile kurduÄŸu bağın asıl nedeninin annenin besin saÄŸlaması deÄŸil; güven ve ÅŸefkat alanı oluÅŸturması olduÄŸudur.
​
Deneyin çeÅŸitleri yapıldığında da benzer sonuçlara varılmıştır. Maymunların kendileri için yabancı bir ortama maruz bırakıldıklarında tedirgin davrandıkları ve ortamdan korktukları gözlemlenmesine raÄŸmen aynı yabancı ortamda güvenli bildikleri anne figürü ile bulunduklarında ortamı keÅŸfetmeye çalıştıkları, herhangi bir tehdit durumunda ikinci anneye geri döndükleri, yabancı ortamda güvenli hissettiren anneyi yuva olarak gördükleri, onunla kurduÄŸu güven iliÅŸkisi sebebiyle ortama alıştıkları gözlemlenmiÅŸtir.
​
John Bowlby’nin “BaÄŸlanma’’ kitabı da bu deneyin sonuçlarını açıklayıcı nitelikte görüÅŸler sunmaktadır. Kitapta birçok çocuÄŸun ortamlarından dolayı zarar gördükleri fakat bununla birlikte bilindik anne figürü oldukça zararların ciddi ya da sürekli olmasının nadir görüldüÄŸünden bahsedilir. Dolayısıyla yabancı bir ortam çocuktaki üzüntünün birincil nedeni deÄŸildir, annenin yokluÄŸu bu üzüntüyü ÅŸiddetlendirir. Bu durum, maymunlar üzerinde yapılan deneyle de paralellik göstermektedir.
​
Bahsedilen ortam-canlı iliÅŸkisinde benzerlik yaparak ev kavramına baktığımızda barınma ihtiyacının ötesinde bir alan olduÄŸu görülür; iliÅŸki kurmayı öÄŸrendiÄŸimiz, ötekini tanıdığımız, kimliÄŸimizi inÅŸa ettiÄŸimiz, geleceÄŸe hazırlandığımız, bizi dönüÅŸtüren bir alan. Ev, sosyal varlıklar olan insanlara bir yuva ve derin bir aidiyet hissi sunar. Bu deneyin ve sonucunda baÄŸlanma kuramının bize söylediÄŸi ÅŸey de ÅŸudur ki, evi esas olarak yuva yapan ve aidiyet duygusunu oluÅŸturan unsur, sevgi ve ÅŸefkat nesnesidir.
​​
Evin bu anlamda tanımını yaptıktan sonra evi yuva olarak öÄŸrenmiÅŸ çocukların büyüdüklerinde nasıl iliÅŸki kurduklarına bakalım. Öncelikle burada, yaÅŸamın ilk yıllarında oluÅŸan baÄŸlanma kuramından bahsetmek gerekir. Bireyin ötekilerle iliÅŸki kurup kuramadığı, onlarla iletiÅŸim ÅŸekli, neyi nasıl yapacağı ve kim olacağı bebeklik ve erken çocukluk çağında büyüdüÄŸü ev ile ÅŸekillenir. Burada “ev” olarak adlandırılan aslında ilk bakım verenlerdir. BebeÄŸin yaÅŸamındaki en önemli kiÅŸilerin anne-baba olduÄŸu, anne-baba ve bu bakım verenlerin bulunduÄŸu ev ile kurulan iyi bir iliÅŸkinin yetiÅŸkinlik çağında öteki iliÅŸkilerde de devam etme olasılığının yüksek olduÄŸu bilinmektedir.
Bir bebek ile kurulan baÄŸ, bebeÄŸin muhtaçlığı göz önüne alındığında pek tabii onun biyolojik ihtiyaçlarını karşılamak ile kurulacak olan bir baÄŸdır. Fakat durum böyle olsa da baÄŸlanma duygusal ihtiyaçların da karşılanmasıyla anlam kazanan bir süreçtir. Bebek için karşılanan temel ihtiyaçların yanında, ihtiyacı olduÄŸu anda hemen bulunma veya gecikme hâli, algılayabildiÄŸi donuk veya güleç bir yüz, korku durumunda aradığı güvenli kiÅŸi, baÄŸlandığı kiÅŸinin varlığı, yani “ev”in içindekiler önemlidir. Bebek dünyayı algılamaya ilk olarak annenin ilgisiyle baÅŸlar. Burada muhtaçlığın doÄŸurduÄŸu bir iletiÅŸim vardır. Zamanla bebeÄŸin hayatına ikinci, üçüncü ve daha fazlası girer; sosyal algısı geliÅŸir. Bu geliÅŸim sırasında oluÅŸan baÄŸ güvenli ise artık yetiÅŸkin olan bebek, yaÅŸamdaki diÄŸer iliÅŸkilerini de bu temelde ilerletir; hem kendisine hem de baÅŸkalarına karşı olumlu bakış açısı, yardım talep ederek zor duygularında yapıcı olma isteÄŸi ve onları kabul etme bunun bir yansımasıdır. Tersi durumda, evin güvenli bir yuva olmadığı, baÄŸlanmanın güvenli bir ÅŸekilde oluÅŸmadığı evde büyüyen bebekler için yetiÅŸkinlik evresi zorlayıcı iliÅŸkilerle dolu olabilir.
​​
BaÄŸlanma kuramı üzerinden ev kavramı incelemesinde nihai olarak bireyin anne karnındaki ilk evinden baÅŸlayarak temel iliÅŸkilenme biçimlerini oluÅŸturduÄŸu, büyüdüÄŸü ev ile bu iliÅŸkilenme biçimlerini güçlendirdiÄŸi ve bunu yaÅŸam boyunca devam ettirdiÄŸi anlaşılmaktadır.
Anne karnında biyolojik geliÅŸimin saÄŸlıklı olması ya da dünyada fiziksel bir barınaÄŸa sahip olmak tek başına yeterli deÄŸildir. Ev, bireyin bugünü ve geleceÄŸi için temel oluÅŸturan, hem fizyolojik hem de duygusal ihtiyaçlarını karşılayan bir alandır.
​
​​
​
KAYNAKÇA
Kesebir, Åž., ÖzdoÄŸan, S., & ÜstündaÄŸ, M. F. (2011). BaÄŸlanma ve psikopatoloji. Psikiyatride güncel yaklaşımlar, 3(2), 321-342.
Soysal, A. Åž., Bodur, Åž., Ä°ÅŸeri, E., & Åženol, S. (2005). Bebeklik dönemindeki baÄŸlanma sürecine genel bir bakış. Klinik Psikiyatri Dergisi, 8, 88–99.
Subaşı, N. G., & Kazan, H. (2020). Çocukluk dönemi baÄŸlanma stillerinin yetiÅŸkin iletiÅŸimindeki etkisi. The Online Journal of Design, Art and Communication (TOJDAC), 2, 147–162.