![](https://static.wixstatic.com/media/84770f_0cf5b6c1550a4b8c92f92f1064cc68de~mv2.jpg/v1/fill/w_1900,h_1074,al_c,q_90,enc_avif,quality_auto/84770f_0cf5b6c1550a4b8c92f92f1064cc68de~mv2.jpg)
Dünyadakİ EVİMİZ: BEDEN
BETÜL BEŞİNCİ
Ben et ve kanın akıldan daha bilge olduğuna inanıyorum. Beden bilinçdışı hayatın içimizde fokurdadığı yerdir. Yaşadığımızı böyle anlarız, ruhlarımızın derinliklerine kadar canlı olduğumuzu ve evrenin hayat dolu uç noktalarıyla bir şekilde bağlantılı olduğumuzu da böyle duyumsarız.
D.H.Lawrence
Aidiyet… Böyle bir yazının ilk kelimesi aidiyet olmalı. Bedene ait hissedebilmek, ben gerçekten bu dünyada varım diyebilmek; dünyaya ait hissedebilmek… Gelişimin ilk yıllarında fiziksel ve duygusal ihtiyaçları yerinde ve yeterince doyurulmuş kişilerde aidiyet hissi gelişir, evini bilir, evinde olmaktan güven duyar. Peki biz neden evimizden bu kadar uzağız? Ne oldu da yolu kaybettik? Neden bu kadar yabancılaştık bedenimize? Ve nasıl oraya nasıl geri döneceğiz?
Evimizin inşası, dünyadaki ilk toprağımız olan rahimde başlar ve yaşamın ilk aylarında hızla devam eder. Bodynamic modele göre gelişimin ilk aşaması olan bu dönem (2. Trimester- 3 ay) varlık dönemidir. Bu dönemde bebek temel varoluş duygusunu, ötekiler tarafından nasıl karşılandığı üzerine inşa eder. Bu etkileşimden oluşan duygu ve duyumlar bebekte derin izler bırakır; kişilik ve postür bu izlerle şekillenir.
Bu dönemde bebek için en önemli gelişimsel gereklilik, fiziksel, psikolojik ve ruhsal olarak kendi varlığını hissetmeye başlamaktır. Henüz kendini annesinden bağımsız bir varlık olarak görmeyen bebek bu bağlantıyı kurmak için annenin dokunuşuna, ilgisine ve bakımına ihtiyaç duyar. Bebeğin ihtiyaçlarının yerinde ve yeterince doyurulması, dünyaya tıpkı bir ağaç gibi kök salmak isteyen bebeğe, “Ben varım, güvendeyim ve burada çiçek açabilirim.” mesajını verir. Bebek dünyayı istikrarlı ve güvenilir olarak algılar. Ötekiler tarafından sevilen ve görülen bebekte var olduğunun idrakiyle birlikte aidiyet hissi gelişir ve ‘ben’ i fiziksel olarak hissetmeye başlar.
Peki Evden Nasıl Uzaklaşırız?
Eğer bu dönemde bebek gelişim travmaları, annenin bebeği istememesi veya annenin gebeyken kronik strese maruz kalması, istismar gibi durumlar yaşarsa bebek, fiziksel bedeni ve dünya ile ilişki kurmanın dayanılmaz bir deneyim olduğunu hisseder. Sinir sistemindeki bu yüksek uyarılma, fiziksel bedende daralma/parçalanma veya daha da olumsuzu donma/ayrılma tepkilerine neden olur. Bebek bu yüksek uyarılma ile baş edebilmek için önce bedenini daraltır, eğer bu işe yaramazsa gevşetir. Bunun sonucu olarak fasyada, omurgada, ciltte, eklemlerde, iç organlarda ve merkezi sinir sisteminde daralma veya gevşeklik oluşabilir. Bodynamic model verilen tepkilerin farklılığını iki varoluş yapısı olarak ayırır: zihinsel/erken/şizoid varoluş ve duygusal/geç varoluş. Bunları karakter yapısı olarak düşünebiliriz. Bu iki varoluş biçimi birbirine tamamen zıttır. Zihinsel varoluş yapısında kişi sürekli ruminasyon halindedir ve kafası sürekli karışıktır, organize olmakta epey zorlanır. Kendini sürekli izole etme eğilimindedir. Başkalarına güvenmez veya çok zor güvenir, kendiyle ve ötekilerle bağ hissedemez, aidiyet geliştiremez. Ötekiler tarafından istenmediğini hisseder. Var olabilmek için sürekli mücadele etmesi gerektiğine inanır. Aşk gibi yoğun duygusal deneyimler güvensizlik hissini tetikler. İlgi alanı soyut fikirler, felsefe ve spiritüel konulardır. Bedenine ait hissetmez. Enerjileri bedenlerinden çekilmiştir. Alexander Lowen modeline göre enerjileri kemiklerde birikir. Bu kişilerin bedeni ikiye bölünmüştür. Örneğin bedenin arkasını hissederken önünü hissedemeyebilir. Duygusal varoluş yapısında ise kişi sürekli olarak sosyal temas ve duygusal deneyim yaşama eğilimindedir; sıklıkla geri kazanamayacağı bir şeyi kaybetmiş olma hissi yaşar. Bu kişiler ilişkilerinde istendiklerini hissederler fakat bunun uzun sürmeyeceği korkusunu taşırlar. Yalnız kalmak istemezler, sürekli temas kurmak isterler. Terk edilme korkuları çok yüksektir. Sürekli hareket halinde olma ve duygusal ilişki yaşama eğilimindedirler. Bedenlerini zihinsel varoluş modeline göre daha fazla hissederler fakat sabit kalmakta güçlük yaşadıkları için duyumsamalarında farkındalık geliştirmezler. Yüksek enerjileri yaşama tutunma stratejileridir.
Eve Nasıl Döneceğiz?
Beden ve ruh arasındaki kopukluk travmanın en önemli etkilerinden biridir. Travmanın ardından yaşanan kopukluk ve hissizliğin en yaygın fiziksel göstergelerinden biri cildin hassasiyetini kaybetmesidir. Kişi ister zihinsel ister duygusal varoluş yapısında olsun, yol beden farkındalığından geçer. Beden farkındalığı sağlandıktan sonra kişi enerjisini, hislerini ve duygularını düzenleyebilmeyi öğrenir ve bedenine aidiyet hissi geliştirir. Öğrenme terimi zihinde bilişsel bir tedavi modeli canlandırabilir fakat süreç bilişsel bir tedavi modelinin ötesinde doğrudan bedensel duyumsamaları içerir.
Beden ile bağlantıda olduğumuz her şey (dans, yoga, koşu vb) bedensel farkındalığı arttırır. Travmanın sağaltımı için beden ile çalışmaya odaklanan somatik deneyimleme modelinin de geliştirdiği birçok teknik vardır.
Bir Farkındalık Çalışması: Somatik Deneyimleme
‘Ruhu Bedene Geri Çağırıyoruz’
Her gün 10 dakika kadar yumuşak, titreşimli bir duş başlığı kullanarak duş alın, suyun sıcağını hafif serin ya da ılık olacak şekilde ayarlayın ve bu titreşimli duş başlığını tüm bedeninizde gezdirin. Tüm farkındalığınızı bedeninizin söz konusu ritmik uyarımın odaklanmakta olduğu bölgesine yöneltin. Siz duşun yerini değiştirdikçe bilincinizin de aynı bölgeyi gezmesini sağlayın. Ellerinizin tersini duşun altında tutun, ardından avuç içlerinizi ve bileklerinizi, sonra yüzünüzün her iki yanını, omuzlarınızı, koltuk altlarınızı vs. suyla ıslatın. Bedeninizin hiçbir bölgesini atlamadığınızdan emin olun: başınız, alnınız, boynunuz, göğsünüz, sırtınız, bacaklarınız, alt karın bölgeniz, kalçalarınız, ayak bilekleriniz ve ayaklarınız. Her bir bölgede hissettiklerinize dikkat edin, boşluk, hissizlik ya da acı olabilir. Bu işlemi yaparken, "bu benim başım, boynum", "ve sana tekrar hoş geldin diyorum" deyin. Benzer bir diğer uyandırma işlemi de vücudunuzun farklı bölgelerine yumuşak ve hassas şaplaklarla canlandırıcı bir biçimde dokunmaktır. Bu hareket de düzenli olarak tekrarlandığı zaman içinde ten hassasiyetini sağlayarak bedeninizin duyularını yeniden canlandıracaktır. Bu kolay egzersiz ruhunuzun bedeninize geri gelmeye başlamasını sağlayacaktır. Bu, genellikle travmanın körüklenmesiyle meydana gelen bir olgu olan beden, zihin ve ruh arasındaki bölünmeyi ortadan kaldırmak için önemli bir ilk adımdır.
KAYNAKÇA
Alexander Lowen, Depression and the Body: The Biological Basis of Faith and Reality (New York: Penguin, 1973).
Levine, P. A., & Frederick, A. (2013). Kaplanı uyandırmak. Z. Yalçınkaya, Çev). İstanbul: Butik Yayıncılık.
Marcher L, & Fich, S. (2010). Body Encyclopedia: A Guide to the Psychological Functions of the Muscular System. California: North Athlantic Books