top of page

Açlığın GetİRDİKLERİ:BESLENMENİN BEYİN GELİŞİMİ VE DAVRANIŞLAR ÜZERİNDEKİ ETKSİ

SelİN ÜLKÜDEN

Açlık, geçmişten günümüze süregelen ve giderek artan bir gıda eksikliği problemidir. Yakın gelecekte değişen dünyanın etkisiyle yaşanan küresel ısınma gibi sorunlar sonucunda tarımdan ve diğer kaynaklardan elde edilen gıdaya erişim azalacaktır. Bu durum, açlığın artık sadece maddi problemlerin sebep olduğu bir mesele olmaktan çıkıp sosyoekonomik düzey fark etmeksizin herkesin yaşadığı bir duruma dönüşmesine neden olacaktır. 

Anne karnındaki bir bebekten tutun hasta yatağında yatan bir yaşlıya kadar her bireyin ihtiyaç duyduğu belirli kaynakları sağlayan gıdaların eksikliği, sadece fiziksel değil, aynı zamanda birçok ruhsal probleme de yol açmaktadır. Yetersiz beslenen insanlarda bu ruhsal problemlerin bir kısmının ortak olmasının sebeplerinden biri de beyinde ve vücudumuzda açlığın yarattığı fizyolojik değişimlerdir.  Bu yazıda, açlığın ruhsal etkilerini ve bunların fiziksel temellerini inceleyerek gelecekte bizi bekleyen zorlukları biraz daha yakından tanıyacağız.

Açlığı organizmanın kendi kendine savaş açması olarak da tanımlayabiliriz. Açlığın sonucu olarak harekete geçen glukagon ve katekolamin hormonları önce ilk enerji kaynağı olan glikojeni, sonra yağ dokusunu, en sonunda da kas dokusunu yıkar (Ünal& Özenoğlu, 2014). Bu süreçlerde enerjiyi yeteri kadar alamayan organizma, öncelikli olarak yaşamını sürdürmesi gerektiği için önceliksiz olan alanlarda kullanılacak enerjiden tasarruf etmeye çalışır. Bu da önce fiziksel ardından davranışsal ve ruhsal değişimlere sebebiyet verir. İnsan yaşamını ele alıp bu değişimleri ve etkilerini yerinde değerlendirmek konuyu daha iyi anlamamızı sağlayacaktır. 

İnsan yaşamının başlangıcında, yani daha anne karnında büyürken, gelişimimizi destekleyecek çeşitli kaynaklara ihtiyaç duyarız. Beyin gelişiminin en hızlı olduğu bu dönemde enerji, protein ve mikro besinler gibi unsurlar büyük önem taşır. Bu ihtiyaçlarımız annenin besin yetersizliğinden dolayı karşılanamazsa nörogelişimsel sürecimiz bozulur ve beyin fonksiyonlarımız etkilenir (Noğay, 2012). Anne karnında bu etkiler toplumsal alanda görülmese de normal süreçlerini yaşayamamış ve gelişimini olması gerektiği gibi tamamlayamamış bir beyin yapısı gelecekteki problemlerin öncüsü olabilir.

Örneğin, çocukluk döneminde demir eksikliği yaşamış bir çocuk bilişsel işlevlerde bozukluk yaşamaya daha yatkındır. Demir eksikliği, beynin bilişsel süreçlerinde önemli bir rol oynar ve besin yetersizliğinden kaynaklanan eksiklik, ruhsal ve motor sorunlara yol açar. Aynı zamanda Ünal ve Özenoğlu’nun yaptığı çalışmada (2014) desteklendiği gibi bilişsel işleyişin bozulması dışa yönelim davranış bozukluklarına zemin hazırlar. Bu dışa yönelim davranış bozuklukları incelendiğinde makromalnütrisyon (protein gibi) ve mikromalnütrisyon (demir ve çinko gibi) ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Yetersiz beslenmenin bu etkilerinden dolayı bireyin IQ’su üzerinde olumsuz etki ettiği de söylenebilmektedir (Garkal& Shete, 2014).

Organizmanın açlıktan kaynaklanan enerji tasarrufunun birey açısından yarattığı çok büyük etkiler vardır. Halsizlik, huzursuzluk ve sinirlilik gün yüzü bulur. Beynin iki besin kaynağından biri olan glikoz, karbonhidratlardan elde edilir. Karbonhidratlarda yaşanan önemli eksiklik sonucu bilinç kaybı ve hafızada yetersizlik gibi durumlarla da karşılaşılabilir. Enerji elde etmek isteyen beyin glikozu karbonhidratlardan üretemeyince vücudun glikoz depolarına başvurur. Vücuttaki enerjinin yüzde yirmisini harcayan beyin diğer bölgelerden glikoz elde edince başka yerlerde kullanılması amaçlanan glikoz buraya gönderilir ve vücudun diğer bölgelerinin enerji ihtiyacından tasarruf yapılır. Fakat, vücuttaki glikoz deposu çok sınırlıdır. Beslenme yetersizliği durumunda bu durum kas yıkımına kadar ilerler ve vücudun dermansız olmasına sebep olur, daha uzun süreli besin yetersizliğinde bireyi ölüme kadar götürür.

Açlığın yarattığı sinirlilik ve agresiflik halinin şiddete kadar ilerleyebileceği durumlar maalesef gözlenmektedir. Bunun fizyolojik temeline baktığımızda eksikliğinde şiddet mekanizmasını en çok etkileyen yağ asidi omega-3’ü görebiliriz (Özenoğlu& Ünal, 2014). Omega-3 eksikliğinden kaynaklı kolesterol düzeyinin değişmesi serotonin fonksiyonunu etkileyerek şiddet içeren davranışların oluşumunda rol oynayabilir (Özenoğlu& Ünal, 2014). 

Şiddeti başka tarafıyla ele aldığımızda, Ünal ve Özenoğlu’nun çalışmasında (2015) besin yetersizliği yaşayan yoksul ailelerin çocuklarının temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını görürüz. Aynı zamanda bu ailelerde çocukların sömürülmesi, istismar, şiddet ve ayrımcılık gibi sosyal sorunlarla başa çıkılması gerekir. Çocuklarda kronikleşen beslenme yetersizliği boy kısalığına ve bodurluğa sebep olmakta ve bu, arkadaşları arasında dışlanma ve dalga geçilme gibi problemler yaratmaktadır. Ek olarak, biyolojik depresyon yani enerji tasarrufu döneminde enerjinin çoğu beyine gönderildiği için güçsüz ve dermansız bir beden, açlıktan ve toplumdaki görünümden kaynaklanan eziklik ve isteksizlik duyguları ortaya çıkar. Beyindeki bilişsel bozukluklardan kaynaklı olarak okul başarısı da düşük olan çocuklar anksiyete, depresyon, intihar düşünceleri ya da hiperaktivite problemleri yaşamaya daha eğilimlidir. Bu durumlar da bu çocuklar arasında yaygın olarak görülen alkolizm, okulu bırakma, uyarıcı veya uyuşturucu madde kullanımı gibi oldukça zararlı eylemlerin sebeplerindendir.

 

Yapılan araştırmalarda besin yetersizliği yaşayan ailelerde karşılaşılan duygusal ve davranışsal değişimlerden kaynaklı olarak aile içi şiddetin çok fazla yaşandığı görülmüştür. Ailedeki yaşam koşullarından kaynaklı olarak gerekli sevgi ve ilginin verilmemesi de psikolojik olarak olumsuz etkiler yaratmaktadır. Bu ihmal, aile içi şiddet ve istismar döngüsünde güçsüz bedeniyle savaşamayan çocuklar bunlara maruz kalmakta ya da bunlara izleyici olmaktadırlar. Hep bu döngünün içinde olmaları topluma olan güvenlerini sarsmakta ve onları da bazen şiddete katılımcı olmaya itmektedir. Eğitimlerini yüksek başarılarla tamamlayamayan ya da bırakan çocuklar ilerleyen yaşlarda işsiz kalmakta ve aynı besin yetersizliği durumunu kendi ailelerine de yaşatmaktadırlar.

Vücutta serotonini düşüren her elementin eksikliği intihar ve saldırgan davranışlar gibi sonuçlar yaratmaktadır. Bunun yanı sıra pahalı olmayan ilaçlar bile yoksul aileler için bir yük olduğundan ilaç veya aşılarla önlenebilecek hastalıklara karşı çocuklar savunmasız kalmaktadır. Bağışıklık sistemleri vücudun ihtiyaç duyduğu vitamin ve protein gibi maddelere yeterince sahip olamadığı için bu çocuklar hastalıklara karşı daha duyarlıdır. İlaç veya aşılara ulaşma imkânı olmayan bu ailelerde, çocuk ölüm oranları toplumun daha gelişmiş ve maddi gücü yüksek kesimlerine kıyasla oldukça yüksektir. Besin yetersizliği ve ileri seviyesi olan açlık yüzeysel olarak ele alındığında beyindeki bazı maddelerin eksik kalmasından kaynaklı fiziksel değişiklikler olarak açıklanabilir. Ancak, daha derine inildiğinde, bu durumun sadece fiziksel etkilerle sınırlı kalmadığını, kişinin davranışlarına, aile yapısının dinamiğine, sosyal çevresine ve ruhsal durumuna kadar geniş bir yelpazede etkiler yarattığını açıkça görebiliriz. Hayatın her alanına açıkça veya dolaylı olarak etki eden açlık zamanında çözülemezse hayat kalitesini önemli ölçüde düşürebilir. Hatta bu süreç, bireyin kendi yaşamına son vermesiyle bile sonuçlanabilecek bir noktaya gelebilir. Bu nedenle açlığı tetikleyebilecek faktörlerin ortadan kaldırılması için çalışmalar yapılmalı ve bu duruma maruz kalan bireylerin topluma kazandırılması hedeflenmelidir.






 

KAYNAKÇA

Altın, Z. (2017). Açlığın fizyolojisi. Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dergisi, 27(3), 179-185.

Garkal, K. D., Shete, A. N. (2014). Influence of nutrition and socio-economic status on intellectual development in school children. National Journal of Physiology, Pharmacy & Pharmacology, 5(2), 145-148.

Noğay, N. H. (2012). Beslenmenin beyin gelişimi üzerindeki etkisi. Electronic Journal of Vocational Colleges, 2(2). 42-45.

Özenoğlu, A., Ünal, G. (2014). Açlık ve şiddet. Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 5(2), 115-122.

Özenoğlu, A., Ünal, G. (2015). Açlık ve yoksulluğun çocuklarda saldırganlık ve şiddet davranışları ile ilişkisi. Gümüşhane Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 4(1), 162-179.

bottom of page